Tarih Boyunca Foça İçin Yazılanlar

  1. Sappho (İ.Ö. 680-557) 

“ Timas’ın Fokea’dan gönderdiği kızıl mendil ile

örtersin yüzünü,

değerlidir armağan” 

        2. Herodotos (I.ö 490-425 ) 

162…Onun ölümü üzerine yerini Harpagos aldı; o da bir Media’lıydır; Med Kralı Astyages’in kendisine haram bir şçlen çektiği adamdı, krallığı Kyros’a vermek için el altından çalışan da oydu. Kyros onu ordunun başına getirince Ioni’ya yürüdü, toprak yığma suretiyle kentler aldı. Kuşattığı kentin askerleri duvarların arkasına kapandıktan sonra, surların önüne toprak yığdırarak kendi askerlerini çıkartıyordu. Ionia’da ilk vurduğu yer Phokaia olmuştur. 

Phokaia’dan Göç 

163…Uzun deniz yolculuğuna çıkan ik Yunanlılar Phokailalar’dır. Adriyatik, Etruria, İberia, Tartessos’u açanlar bunlardır, yuvarlak teknelerle değil, elli kürekli gemilerle giderlerdi. Tartessos’ta bu ülkenin kralı çok sevdi bunları, Arganthonios adındaki bu kral, yüz yirmi yıllık ömrünün seksen yılını Tartessos’ta saltanat sürerek geçirmiştir. Phokaia’lılara çok iyilikleri dokunmuştur, önce bırakın İonia’yı gelin buraya yerleşin, beğenirsiniz, demiş razı olmamışlar, onun üzerine, Med’lerin gitgide güçlendiklerini öğrendiği için, kentlerini surlara çevirsinler diye para vermiştir. Ve hesapsız para vermiştir, zira duvar çepçevre hayli stad tutar ve baştan başa işlenmiş büyük taşlarla yapılmıştır. 

164… Phokaia’lılar sırlarını işte böyle yaptılar. Harpagos orduyla geldi, kenti kuşattı, bu savunma tertibatının yalnız bir yanın yıkarlar ve bir tek yapıyı büyük krala verirlerse bununla yetineceğini bildirdi. Phokaia’lılar, ki kölelik onların dayanbilecekleri birşey değildir, bir gün izin istediler, cevabı sonra vereceklerdi; biz aramızda konuşurken siz de ordunuzu surların uzağına çekiniz dediler. Aklınızdan geçeni biliyorum, ama öyle olsun, dedi Harpagos, aralarında danışmaları için mühlet verdir. Harpagos ordusunu kentten uzakta tuttuğu süre içinde elli kürekli kadırgalarını denize indirdiler, karılarını çocuklarını bindirdiler, varlarını yoklarını yüklediler. Yalnız bronz ve taş parçalarla yazıtları ve tabloları bıraktılar kendileri de atladıtlar Khios’a doğru dümen tuttular; arkalarında hiçbirşey bırakmamışlardı; Persler içeri girdiklerinde Phokaia boştu. 

165… Phokaia’lılar Oinussa denilen adaları satın almak istediler, ama Khios’lular satmayı kabul etmediler, işyerleri kurup kendileriyle rekabete girmelerinden çekiniyorlardı. O aman Phokailılar geminin burnunu Kyrnos’a çevirdiler. Yirmi yıl önce, bir oraklin buyrultusu üzerine Kyrnos’ta Alalia adında bir kent kurmuşlardı, öbür yandan bu dediğimiz tarihte Arganthonios artık yoktu. Onun için Kyrnos’a gittiler, ama önce Phokaia’ya uğradılar, harpagos kentte koruyucular bırakmıştı. Phokaia’lılar bu garnizonu kılıçtan geçirdiler. Öçlerini aldıktan sonra filodan ayrılmayı kafalarından geçirecek olanlar için müthiş lanetler yağdırdılar. Ateşte kızdırılmış koskoca bir demir parçasını denize attılar, bu demir parçası su yüzüne çıkmadıkça Phokaia’ya dönmemek için ant içtiler. Sonra Kyrnos’a dorğu yelken açtılar; ama yarısından çoğu sıla özlemi çekmeye ve yurtlarının alışılmış havasını düşünerek yakınmaya başlamışlardı. Antlarından döndüler ve gemilerini Phokaia’ya çevirdiler. Andından dönmeyenler Oinussa adalarından kalkarak yollarına devam ettiler.  

166… Kyrnos’a vardıkları zaman beş yıl, oraya ilk olarak yerleşmiş olan kolonilerle ortak yaşadılar, tapınaklar kurdular. Bütün çevrede çapul yaptıkları için Etrüsk’ler ve Kartaca’lılar aralarında anlaşarak bunlara karşı her biri altmış gemi donattılar ve Sardunya Denizi denilen denize düşmana karşı yürüdüler. Bir deniz savaşı oldu; Bu Phokaia’lılar için bir çeşit Kadmos yenilgisiydi, zira gemilerinin kırk tanesi batmış kalan yirmisininin de mahmuzları kırılmış, işe yarak hali kalmamıştı. Alalia’ya dönerek kadınlarını ve çocuklarını aldılar, eşyalarından gemiye yükleyebilecek ne varsa hepsini yüklediler, sonra kyrnos’a bırakarak Rhegium’a gittiler. 

167… Batan gemilerin tayfaları Kartaca’lılarca Etrüsk’ler arasında kur’a ile bölüşülmüştü; ( Etrüsk’ler arasında bulunan) Agylla’lılar (38) en büyük bölümü aldılar, kendi yurtlarına götürdüler ve orada taşa tutarak öldürüldüler. O günden beri Agylla’da taşa tutularak öldürülmüş olan Phokaia’lıların yattıkarlı yerden insan ya da küçük büyük herhangi bir hayvan geçse çarpılır, sakat kalır. Agylla’lılar Delphoi orakline başvurup, ne yapsak ne suçumuz bağışlansa diye sormuşlar. Pythia onlara, Agylla’da bugün de hala yapılmakta olan şeyi yapmalarını başvurmuş, yani kurban ettikleri Phokaia’lılar adına büyük güreşler ve binicilik yarışmaları tertipliler ve arkasından kurbanlar keserler. Bu Phokaia’lılar işte böyle ölmüşlerdir. Öbürleri Rhegium’a sığınanlar, oradan Oinotria’ya geçmişler ve bugünkü Elea kentini kurmuşlardır; Poestum’lu birisinden öğrenmişlerdir ki, Pythia, Kyrnos derken onlarak kutlanacak bir kahraman adı vermek istemiştir, yoksa bir ada alıp koloni haline getirin demek istememişti. Bu Elea kentini bunu öğrendikten sonra kurmuşlardır. 

                    3. LIVIUS 

… İ.Ö 4. ve 3. yüzyıllarda Phokaia’nıın adı pek duyulmadı. Daha sonra Romalılar, Suriye Kralı 3. Antiokhos ile savaşmak üzere Anadoluya gelince Phokaia’lılar, onların gelecekte ülkeye sahip olacağını anlamayıp kralın tarafına geçtiler. Bunun üzerine Roma ordusu İ.Ö. 190 yılında kenti kuşattı. Heredotos’un hayran kaldığı, güzel surlar artık 300. Yaşlarını geride bırakmışlardı ve Romalıların kullandığı koçbaşlarına dayanacak güçte değildiler. İki noktada gedik açıldı. Fakat kent halkı ilk saldırıyı öylesine büyük bir öfkeyle geri püskürttü ve direnmeye devam etti ki, Romalılardan daha kararlı gözüktüklerini söylemekten kendini alamadı. Sonunda Uygun koşullar önerilip, Anthiokos’tan yardım gelmeyeceği anlaşılınca, Phokailalıar kendilerine düşmanca davraılmayacağı konusunda söz olarak, kentin kapılarını açtılar. Ancak Aemilius adamlarını denetim altında tutamadı. Komutanın emirlerine uymayan Romalı askerler, kenti yağmaldılar. Sonraki yıllarda Aemilius hem kenti ve çevresindeki toprakları hem de kentin özgürlüğünü sahiplerine geri vermiştir. 

Altmış yıl sonra Phokaialılar, ikinci bir yanlışlık yaptılar. Aristonikos, Attaloslar Krallığının Roma’ya miras kalmasına karşı çıkınca onu desteklemek gafletine düştüler. Rome bu kez hoşgörülü davranmadı.  

Roma Senatosu, Phokaia’nın yerle bir edilmesine karar verdi. Bu noktada Massalialılar devreye girip ana kentin yardımına koştular. Massala elçileri Senato ile görüşerek Phokaia’nın bağışlanmasını sağladı. Mithridates Savaşları’nda Phokaialıların hiç sesi çıkmadı, derslerini almışlardı. 

Phokaia’nın Eski Foçadaki konumuna ilişkin bir kuşku uyanmamıştır hiçbir zaman. Yerleşmenin adındaki süreklilik, ören yerinde ortaya çıkartılan Phokaia Sikkeleri ve özellikle LİVİUS’un İ.Ö 190 olaylarını anlatırken çizdiği tablo kuşkuya yer bırakmamaktadır. Livius Eski Foçayı Tarif ederken şöyle anlatır; 

“Kent dikdörtgen biçimindedir ve bir körfezin başında yer alır. Surlar alanı yaklaşık 2500 adım boyunca çevrelendikten sonra, iki yandan ilerleyerek bir üçgen oluştururlar. Yerli halk buraya Lampter adını vermektedir. Bu kısmında genişlik 1200 adımdır. Sonra, Yaklaşık 1000 adım uzunluğunda bir dil gelir ve körfezi aşağı yukarı tam ortadan ikiye böler; anakaraya bitiştiği noktanın her iki tarafında da çok güvenli birer liman oluşturur. Güneydeki Naustathmos adıyla anılır çünkü, çok sayıda gemiyi barındırabilir; öbürü Lampter’in yakınındadır.” 

Bu betimin Eski Foça’yı anlattığına kuşku duyulmaması gerekir, çünkü genellikle belirtildiği gibi Livius, Eski Foça’yı adet bire bir betimlemiştir. Yİne de yazarıın verdiği tüm ayrıntılar ile gözümüzün önündeki arazi arasındaki ilişki kurmak kolay değildir.