Phokaia antik kentinin en önemli tapınağı, tanrıça Athena’ya aitti. Tapınak, deniz kıyısında, yarımadanın kuzeydoğusundaki kayalık yükselti üzerinde yer alıyordu. Burası aynı zamanda kentin en güzel yeriydi. Tapınağın bulunduğu alan bugünkü lisenin bir bölümü olan eski ortaokul yapısının bulunduğu kayalık alandır.
2005 yılında Athena Tapınağı’nda gerçekleştirilen kazılarda griffon ve at protom (önden görünüş) heykelleri ortaya çıkarıldı. Böylelikle Foçalılar, Phokaia’nın diğer gerçek sembolleriyle ilk kez tanıştılar. Foça’nın adı Phokaia’dan geliyordu bilindiği üzere. Phokaia’nın adı ise fok balıklarından (Phoca) türemişti…
Antik Phokaia kenti, Foça’nın güney yamaçlarına ilk kez kurulmuştu günümüzden yüzlerce yıl önce. En eski buluntular, son araştırmalarımızın sonuçlarına göre İlk Tunç Çağı’na dek eskiye diğer bir deyişle yaklaşık 5000 yıl önceye gider. İlk yerleşimin bugünkü yarımadanın gerisine yayılmaya başlaması ise, Protogeometrik dönem dediğimiz yaklaşık İ.Ö. 1000’li yıllara tarihlenir. Yarımada ise kutsal alanların, tapınakların olduğu bir alandı.
Phokaia antik kentinin en önemli tapınağı, tanrıça Athena’ya aitti. Tapınak, deniz kıyısında, yarımadanın kuzeydoğusundaki kayalık yükselti üzerinde yer alıyordu. Burası aynı zamanda kentin en güzel yeriydi. Tapınağın bulunduğu alan bugünkü lisenin bir bölümü olan eski ortaokul yapısının bulunduğu kayalık alandır. 2004 yılı kazıları sırasında, tapınağın batısında, podium duvarlarının sınırladığı alanın içerisinde ve Arkaik tapınak dolgusunun altında oval bir yapının varlığı görüldü. Doğu bölümü oldukça iyi korunmuş olan bu oval yapı, Protogeometrik döneme ait bir tapınak olmalıdır. Arkaik tapınağın dolgusu içerisinden gelen seramikler içerisinde İlk, Orta ve Geç Tunç Çağları ile Erken Demir Çağı’na ait seramiklerin ele geçmiş olması oldukça ilginçtir. Böylelikle Athena Tapınağı’nın bulunduğu bu kayalık alan, ilk yerleşim alanındaki yerleşimin kronolojisine tam bir paralellik gösterir. Diğer bir deyişle Athena Tapınağı’nın bulunduğu kayalık alan, ilk yerleşim alanının başlangıcından beri tapım alanı olarak kullanılmış olmasıdır.
Aradan yıllar geçtikten sonra 1998 yılında Athena Tapınağı kazıları tarafımızdan yeniden ele alındı. 1998 yılında Athena Tapınağı’nda tarafımızdan yeniden başlatılan kazıların amacı, Athena Tapınağı kalıntılarını tümden ortaya çıkaracak ve tapınağın bir bölümünü ayağa kaldıracak çalışmaların başlangıcını oluşturmaktı. Lise yapısında eğitimin halen sürmekte olması nedeniyle kazılar tapınağın bulunduğu eski ortaokul yapısının arkasındaki, yani batısındaki, alanda yeniden ele alındı. Bu kazılar sırasında Ord. Prof. Ekrem Akurgal’ın çalışmaları zamanında açılan büyük açma, yeniden boşaltıldı ve kazılmaya başlandı. Halen de kazılar burada yürütülmektedir. Tarafımızca yapılan son kazılar sırasında önemli yenilikler ortaya konmuştur. Tapınağın bir podium (çevresi yüksek duvarlarla desteklenen ve üzerinde tapınağın bulunduğu platform) üzerinde bulunduğu ilk kez anlaşılmıştır. Podiumu oluşturan çevre duvarlarının büyük dikdörtgen taşlarla yapıldığı görülüldü. “Herodot Surları” adını verdiğimiz surlarla aynı stilde olduğu ortaya kondu. Böylece Tapınağın surlarla birlikte yapılmış olduğu anlaşılmış oldu. Öte yandan tapınağın yapımı sırasında oluşturulan dolgu içerisinden gelen seramiklerin tarihleri de stilistik karşılaştırmaları destekledi. Buna göre Athena Tapınağı, ilk kez İ.Ö. 6.yüzyılın başlarında yapılmıştı. Bu tapınak yöredeki tüf taşından inşa edilmişti ve Ion düzenindeydi. Tapınak doğuya yani asıl kent yerleşimine doğru bakıyordu. Podium duvarlarının çevirdiği platformun uzunluğu, doğu-batı yönünde 50 metre idi Bu platformun batı ve doğudaki kenarları aynı uzunlukta olmayıp batıdaki podium duvarının ölçülebilen uzunluğu ise yaklaşık 35 metre idi. Tapınağı çevreleyen tek sütun sırası, Ion başlıklarını taşıyor olmalıydı. Tapınak peripteros plan tipine sahipti. Pronaos (ön oda) içinde ise, olasılıkla Mısır sütun başlıklarının etkisiyle yaratılmış olan iki adet Palm başlıklı sütun bulunuyordu.
Alanın batısında 2005-2008 yıllarında yapılan kazılarda oldukça önemli bilimsel veriler elde edildi. Tapınağa ilişkin çok sayıda mimarlık buluntusuyla karşılaşıldı. Ele geçen buluntularla tapınağın çatısının ahşap olduğu ve çatıya kadar olan bölümünün ise tüf taşından yapılmış olduğu anlaşıldı. Tapınağın eski durumunu gösteren çizimlerin (restitüsyon) doğru olarak yapılma olanağı ortaya çıktı. Özellikle yaprak bezemeli tüf taşı elemanlar, mimarlık buluntuları arasında oldukça dikkat çekici olarak görülmektedir.
2005 yılında Athena Tapınağı’nda gerçekleştirilen kazılarda griffon ve at protom (önden görünüş) heykelleri ortaya çıkarıldı. Böylelikle Foçalılar, Phokaia’nın diğer gerçek sembolleriyle ilk kez tanıştılar. Foça’nın adı Phokaia’dan geliyordu bilindiği üzere. Phokaia’nın adı ise fok balıklarından (Phoca) türemişti. Phokaia sikkelerinde fok betimlerinin yanı sıra, griffon tasvirleri de bulunuyordu. Üstelik griffon betimli Phokaia sikkeleri, fok betimlilerden çok daha fazladır. Phokaia sikkeleri üzerinde Griffon betimlerini Phokaia’nın en görkemli zamanı olan İ.Ö.7.yüzyılın sonlarından Roma Dönemine dek görmekteyiz. En eski griffon betimli Phokaia sikkeleri elektrondan yapılmıştı. Daha sonra gümüş ve bronz örnekleri de darp edildi.
Phokaia’nın baş tanrıçası olan Athena’nın Tapınağı, griffon ve at protomlarıyla süslenmişti. 2005 yılı kazılarından önce Griffon ve at heykellerinin Athena Tapınağı’nı süslemiş olduğu bilinmiyordu. Kazıdaki buluntu durumlarına göre, çok sayıda ele geçen griffon ve at protomları yan yana sıralanıyorlardı. Olasılıkla bu heykeller tapınağın sütunlarının gerisinde, sütun aralarına rastlayan bölümde ve tapınağın duvarına (cella) bitişik olarak, bir griffon, bir at biçiminde dizilmişlerdi. Griffonlar, cella duvarı üzerinde atlardan biraz daha yukarıda bulunuyordu; çünkü griffon ve at protomlarının arkalarında bulunan cella duvarına giren bölümleri, farklı seviyelerdeydi. Bu protomlar tapınak ve tapınağın diğer mimarlık elemanları gibi Foça’nın yerel taşı olan tüf taşından yapılmışlardı. Tapınak kentin baş tanrıçası Athena’ya adanmıştı. Tapınağı çevreleyen at protomları da Athena ile ilgilidir; çünkü Athena aynı zamanda atları eğiten ve onlara egemen olan bir tanrıça olarak bilinir.
Arkaik dönemde yapılan Athena Tapınağı’nın yaklaşık 800 yıl ayakta kalmış olduğu son yıllarda gerçekleştirilen kazılarda ortaya kondu. Tüf taşından Ion düzeninde yapılan tapınak İ.Ö. 6. yüzyılın başlarında büyük bir depremle yıkılmış olmalı. İ.S. 2.yüzyılın sonlarında Bergama’dan (Pergamon) İzmir’e (Smyrna) dek alanı etkilemiş olan büyük bir deprem, Phokaia Athena Tapınağı’nı da yerle bir etmiş olmalı. Bu tarihte Phokaialılar, tapınaklarını mermerden yeniden yaptı. Bu tapınak Korinth düzenindeydi çünkü kazılar sırasında Korinth başlığı parçaları ele geçirildi. Ayrıca mermerden büyük mimari bloklar, sima parçaları ve çatıya ait diğer üst yapı elemanları da son yıllarda yapılan kazılarda bulundu. Kazılarda Roma dönemi tapınağının sütunlarının oturduğu kireç harçlı duvar temelleri de ele geçti. Bu temeller, Arkaik dönem dolgusunun üzerinde yer alıyordu. Mermerden yapılmış Roma dönemi tapınağı da İ.S. 2.yüzyılın sonlarından Bizans dönemine dek çok uzun yıllar ayakta kaldı. 2007 yılında yapılan stratigrafik kazılar, 1040 yılında oluşan büyük bir depremin Phokaia’yı ve Athena Tapınağı’nı bir kez daha yerle bir ettiğini ortaya koydu. 5 Ekim 2009 tarihinde Türkiye’de kültürel açıdan bir ilk gerçekleşti. Belki de dünyada bir ilkti bu olay. Foçalı yöneticiler ve bir bölüm Foça halkı, Athena Tapınağı üzerinde bulunan ve halen lise eğitiminin sürdüğü okul yapısını tapınağın bir bölümünü yeniden ayağa kaldırmak amacıyla yıktırdılar. Bu gerçekte bir kültür devrimi niteliğindeydi. 20 yıl öncesindeki kenti betonlaştırma ve yağmalama anlayışından bu noktaya gelindi. Bu oldukça önemli bir gelişim olarak algılanmalıdır. 2010 yılında bu alanda yapılacak kazıların, önemli sonuçları ortaya koyacağından kuşkumuz yoktur.
Phokaia Athena Tapınağı, Ion dünyasının en eski tapınaklarından biridir; bu nedenle tapınağa ait kalıntıların yeniden ortaya çıkarılması ve bir bölümünün yeniden ayağa kaldırılması, bugünkü Batı Uygarlığını kuran ve en büyük Ion kentlerinden biri olan Phokaia ve üzerinde bulunan modern Foça yerleşimi için büyük bir önem arz etmektedir. Kazıların tamamlanması ve tapınağın bir bölümünün ayağa kaldırılması, Batı Anadolu’nun geçmişinin günümüze somut bir biçimde yansıması olacaktır.
Diğer Yazılarımız için aşağıdaki kategorilere bakabilirsiniz;